Ağustos 09, 2010

Giderek büyüyen boşluk

Dibe bile vuramamanın kanıtıdır.

Düşersiniz yahut düştüğünüzü sanıyorsunuzdur. Yeter artık, nereye çakılacaksam çakılayım dersiniz. Çakılırsanız, ölürsünüz. Ve ölmek meraktır. Ölmek, daha önce tadılmayan bir bilinmezliği tatmaktır. Oysa düşmek sürekli tekrarlanandır. Ya da tekrarlanmayan, sadece devam eden. En monoton şekilde. İç sıkıcı. İç bunaltıcı. Nefesini çalan, kaçıran.

Halbuki uçuyorsundur düşerken. Uçmak bu kadar özlenirken, düşmekten neden bu kadar korkulur? İkisinin de özü aynı değil midir? İkisinde de yüzünde rüzgarı hissetmez misin sonuçta? İnanın, uçmanın bedeli düşmekse eğer, göze alırım ben. Aldım da zamanında. Çünkü uçmak, mavi olmaktır.

Aslına bakarsanız giderek büyüyen boşluğun ne renk olduğunu bilmiyorum ama ne renk olmadığını biliyorum. Kesinlikle siyah değildir. Çünkü siyah sadece yaşamanın rengidir.

Çünkü siyah benim rengimdir.