Aralık 31, 2015

Matruşkanın Gizemi

Yok oldu.
Gün be gün mü geçiyor soluklar
Yahut
Yıl be yıl mı akıyor evren bedenime?
Zaman,
kırıl-dı.
Bana ait değil tik taklar.
onsaatsekizdakikadır
Oturan ben miyim
ki değil miyim şu sandalyede?
Hiç bana ait olmadı uzay boşluğundaki tik taklar!
O halde?

Kaybettiğim sen misin ey yelkovan?
Göz kapaklarımı kim çaldı peki?
Kalbim davulunu mu yitirdi?

Dilim mi kırıldı sanki.
Sanki bir nefes susuşu mu bu.
Kar taneleri tırmalıyor ensemi.
Bu zamansız zaman-dışılık
içemeyeceğim kadar demli.
Ben açık severim çayı.


Öyleyse
Kabullen,
atıldın dünyanın zamanından matruşkanın gizemi.

Kasım 30, 2015

Ekim 24, 2015

Yalnız_ca

Yalnız yaşadığım bir gün daha
Yalnızlığı düşünmeden
öylece yaşanılan yalnız bir gün.

Yalnız yaşanılan günlerden biri
yahut
Yalnız ölünen bir gün
de diyebilirim.

Ekim 18, 2015

Anlatamayış

18 Ekim '15

Yokluğu anlatmanın sözcüklerini bulamıyorum, hâlâ. Bulsaydım eğer, çoktan yazardım ne varsa içimde yokluğa dair. 

Günlerdir bir iki satır da olsa yazmam gerektiğini düşünsem de histerik uykularla yahut histerik uykusuzluklarla başa çıkmaya çalışıyorum.

Daha fazla yazamayacağım. Yazarsam darmaduman olacağım. Yazmayarak ertelemek şimdilik daha kolay gibi.

Hiç.

Temmuz 20, 2015

ağır

bir çorba kepçesiyle erimiş kurşun içiyorum ağır ağır,
hepsi bu.
hiç.