Haziran 11, 2014

kara bir düşünce rüyası

gecenin karanlıklarını giyiyorum üzerime.
hani senin o en sevdiğin siyah gömlekli
kadınlardan âlâ, daha derin bu karanlık siyahlara bürünüyorum.
kimsenin kirli çamaşırlarını yıkamak zorunda olmadığı bir
dünya hayal ettiğim zamanlarda,
bir karahindibayı uçuşsun diye üflüyorum
rüzgara sığınan nefesimle
-artık almadığımı düşündüğüm nefesimle hem de-
bir kez bile sarılmayı çok gördüğün
gidişinin sabahında
bir otobüsün aşınmış koltuğunda
oturmakla bakındığım o dakikalarda,
tüm ruhlarımın sana küstüğünü
bilmedim ben o anda.
hiç göz yaşı dökmüyorum oysa.
sokaklara,
kaldırımlara,
yağmura
ve
soğuğa
bedenimi vurduğumda gidişinin ertesi akşamında
hâlâ bilmiyordum uzaklığının anlamını.
anlam denilen sözcüğün mânâsını
bugün de dolduramadım.
uzaklığını yakın kılamıyorum adam.
uzaklığına, elveda.